2 Temmuz 2016 Cumartesi




İSRAİL – TÜRKİYE EVLİLİK SÖZLEŞMESİ…
KIM DAMAT, KİM GELİN?
KİM KİMİ KAZIKLADI?
KİM HALKINI KANDIRIYOR?





Beklenilen anlaşma nihayet yapıldı. İsrail – Türkiye ilişkileri normalleşme sürecine girdi. Adama sorarlar, “yahu madem barışacaktınız, ne diye darıldınız?” Esasında bunun cevabı çok uzun. Onu başka bir sefere yazarım.

Başlamadan önce ifade etmeliyim ki, her barış iyidir. Hayırlara vesile olur inşallah. Şimdi sözü fazla uzatmadan evlilik sözleşmesine benzeyen şu mutabakat mıdır, anlaşma mıdır her neyse bir bakalım. En başta Türkiye’nin arzusu olan üç madde ile başlayalım:

Madde 1- İsrail, Türkiye’den özür dileyecek.
Tamaaaam; diledi. Bu konu bitti efendim. İsrail, Türkiye’nin talebi olan bu şartı yerine getirdi. İsrail, Türkiye’den Mavi Marmara’dan dolayı özür diledi mi acaba?
Bence hiç böyle bir şey olmadı.
Obama abi bastırdı, Netanhayu, Erdoğan’ı telefonla aradı ve “özür dilerim” dedi. Kim dedi? Natanyahu dedi. Yani Natanyahu özür diledi. İsrail devleti (has ve halila-Tanrı esirgesin) özür filan dilemedi.   Natanyahu tam olarak ne dedi? Yazılı bir belge var mı mesela? Yok. Örneğin Erdoğan’ın Putin’e yazdığı mektup gibi “üzüntüleri belirten” ya da “İsrail devleti özür diler”  gibi yazılı bir şeyler var mı? Yok…İkisi konuştu, Obama abi de şahit olmuş. Hepsi bu… Yani bu özür işi, affedersiniz, “osuruktan teyyare, selam söyle o yâre”. İşte o kadar…

Madde 2- İsrail devleti Mavi Marmara Gemisinde ölenlerin ailelerine tazminat ödeyecek.
Tamaaaam. Anlaştık. Bu konu da bitti efendim. İsrail, Türkiye’nin talebi olan bu şartı yerine getiriyor mu acaba?
Bence hiç böyle bir şey yok.
İsrail ölenler için tazminat filan (has ve halila-Tanrı esirgesin) ödemiyor. Ödemeyecek. Ödemez. Neden ödemez? Eğer öderse bu, bundan evvelki tarihlerde, pek çok operasyonda ölen insanların İsrail’den tazminat isteme hakkını doğurur. Emsal olur. Bundan sonrası için de örnek teşkil eder. İsrail bu ketenpereye gelmez. Gelmemeli.
“Peki abi, 20 milyon dolar ödeniyor deniyor. Yalan mı yani? Böyle bir şey yok mu?”
Var arkadaşlar. Bakın nasıl var? İsrail bu parayı Türk Vakfı isimli bir vakıfa hibe olarak yatırıyor. Vakıf yöneticileri bu parayı Mavi Marmara Gemisi'nde ölenlerin ailelerine mi paylaştırırlar, yoksa kendileri mi malı götürürler, neyse ne. Bizi alakadar etmiyor. İsrail vakfa bağış yapıyor. Konu kapanıyor. O kadar. Yani tazminat filan ödemiyor. Teknik olarak bağış yapıyor.
“Yahu ne fark eder, ödeniyor mu, ödenmiyor mu, sen ona bak” demeyin sakın. Çok fark ediyor. Tarih bunu bağış diye yazacak, uluslararası hukuk bağış diye yazacak, tazminat diye değil. İleride kimse İsrail’e  “tazminat ödemiştiniz”  diyemeyecek. Hukuken bu bağış.
Bu arada unutulmaması gereken bir husus daha var. Bu Mavi Marmara Gemisi yüzünden İsrailli subaylar hakkında açılmış bir sürü dava var. Bu anlaşmayla davalar kapanacak. Uluslararası mahkemelerde bu davaları savunmak hiç de ucuza mal olmuyor. Üstelik kazanılıp kazanılmayacağı da belli değil. İsrail verdi 20 milyon doları. Konu kapandı. Böylesi daha ucuza geldi. Ne de olsa Yahudi kafası…

Madde 3- Türkiye, Gazze ablukasının kalkması konusundaki taleplerini geri çekecek. 
Bu işin can alıcı noktası burada. Hiç bir şekilde İsrail bu konuda taviz vermedi. Bu konuyu tartışmadı. Ambargo uluslararası hukuka uygun bir şekilde konmuştur ve devam etmektedir. 
“Efendim, Türkiye şimdi bayram için bir sürü insani yardım, hediye ve filan gönderiyormuş, yalan mı bunlar yani?”
Yalan filan değil. Doğrudur. Ancak bütün bu malzeme İsrail’in Ashdod Limanına gelecek. Gemideki malzemeler İsrail’in Gazze’ye girmesine izin verdiği malzemelerdir. İsrail bu malzemeleri denetleyecek, eğer bir katekulli yoksa hepsini Gazze’ye gönderecek. Zaten her gün 700-800 TIR “izin verilen” malzeme Gazze’ye giriyor. Değişen ne? Türkiye neyi değiştirebildi?
Esasında Mavi Marmara Gemisi gelirken de İsrail bunu teklif etmişti. “İnsani malzeme diyorsunuz, yardım malzemesi diyorsunuz, buyurun, yardımcı olalım. Mavi Marmara Ashdod Limanımıza yanaşsın, malzemeleri denetleyelim, uygunsa hemen Gazze’ye gönderelim.” Ama bu organizasyonu yapanların derdi, yardım değildi. Ambargoyu kırmaktı. Hatta müdahalenin geleceğini gayet iyi biliyorlardı. Konvoyun arkasına bir de Türk savaş gemisi takılmıştı. Allah’tan bir delilik yapmadılar…
Üstelik Mavi Marmara’nın yardım malzemesi diye getirdiği yük, sadece tarihi geçmiş ilaçlardan oluşuyordu.
“Yahu, şimdi Türkiye, Gazze’de elektrik santrali, denizden tatlı su üreten bir fabrika filan yapacakmış. Üstelik Gazze’yi yeniden inşa edecekmiş. Yıkılan alt yapıları filan yapacakmış, yani bunlar palavra mı?”
Değil efendim. Doğrudur. Ancak bu işler için gerekli tüm malzeme İsrail’in Ashdod limanına gelecek, İsrail her gramını kontrol edecek, ondan sonra Gazze’ye girişi mümkün olacak.
Türkiye bunu kabul etti. Böylece esasında ambargoyu kabul etti. Madem kabul edecektiniz, ne diye bu kadar patırtı çıkarttınız? Olan nedir biliyor musunuz? Türkiye çark etti. Döndü. Tükürdüğünü yaladı. Şimdi anlaşmanın maddelerini değişik bir şekilde yorumlayıp, cilalayıp Türk halkına yutturmaya çalışıyorlar. “Yok, ambargoyu kaldırttık, yok özür dilettik, yok tazminat aldık” filan. Boş versene… Hadi İsrail’in denetlemediği, izin vermediği bir koli malı sokasınıza Gazze’ye göreyim…
Türkiye Gazze’nin alt yapısını yapacakmış. Türkiye Gazze’yi yeniden inşa edecekmiş. Sen ne diyorsun be abi? Türkiye’nin alt yapısı bitti de sıra Gazze’ye mi geldi?
Daha dünkü yağmurda Üsküdar Meydanı yine denizle birleşti.
Unuttunuz mu Kâğıthane'de su basan evleri?
Unuttunuz mu sele kapılıp minibüste ölen işçileri?
Unutunuz mu Topkapı’da TIR parkında ölen insanları.
Onların hepsi TÜRK idi. Bu TÜRK’ler insan değil miydi? Yalnız Gazze’li kardeşlerimiz(!) mi insan? Bu memleketin has evlatları insan değil mi? Mavi Marmara Gemisinde ölen insanlar için “bana mı sordunuz da gittiniz” dediğiniz gibi, bu sellerde alt yapısızlık yüzünden ölen insanlara da “bana mı sordunuz da orada bulundunuz?” mu diyeceksiniz?..  Yazıklar olsun be…

Sayın Cumhurbaşkanım, bizzat size soruyorum. Size ne Gazze’den, bırakın bu işleri, İslam dünyasının yeni halifesi mi olmak istiyorsunuz? Türkiye’nin her derdi bitti de sıra Gazze’ye mi geldi? Gazze’yi yeniden inşa edeceğinize Güneydoğu’da yıktığınız Türk şehirlerini, Türk kasabalarını yeniden yapsanıza…

Haaa, Filistin’li, Gazze’li kardeşlerimiz deyince bakın aklıma ne geldi?
11 Ağustos 1976. O zamanki adıyla Yeşilköy Hava meydanı. İki terörist El-Al kontuarına gelerek eylem yapıyorlar. Hani şu Atatürk Hava Limanına bir-iki gün evvelki terörist eylem gibi. 4 kişi ölüyor. Baskını kim mi yapıyor? İşte resimler. Filistinli iki geberesice terörist. Sonra ne mi oldu? Canlı yakalandılar. Sağmalcılar Ceza evine kondular. Bir sene sonra da kaçtılar. (!) İyi mi?

(Google-Türk de arayın, yok bu bilgi. Atatürk hava Limanı baskınından sonra bu kadar yayın içerisinde bir tek söz bile edilmedi. Basında da bir satır bile okumadım. Yuh sana Türk Medyası, ulan hepiniz de mi satıldınız? Şalom seni de bekliyorum. Bakalım sen yazacak mısın?)

Eyyy (!) Türkiye… Yardım etmeye çalıştığımız Filistinliler bunlar işte. UYANIN!

Bu arada T.C. Başbakanı Binali Yıldırım anlaşmanın parafe edilmesinin ardından yaptığı konuşmada bir cevher yumurtluyor.
-Cenin’deki Erez sanayi bölgesinin inşaatını da çabuklaştıracağıııızzz !
Şak şak şak şak şak !!!!
Binali abi, Cenin Batı Şeria’da, Erez ise Gazze’de… Yani bilmiyorsan sus bari. Yakışmıyor. Türkiye Cumhuriyeti siyasi hayatında galiba ilerki günlerde yeni bir “Yıldırım Akbulut” vakası yaşanacak. Ne diyelim, onun da hayırlısı…
(Bu arada Binali Yıldırım’ın basın toplantısında İsrail’li bir gazetecinin sorduğu soruya yanıt vermeden evvel “sen nerelisin, İsrailli mi?”  diyerek gazeteciyi aşağılaması dikkatlerden kaçmadı. Yani zihniyette değişim yok…)
İşte Türkiye’nin “şartlarımız, şartlarımız” diye çemkirdiği üç madde bu…
Şimdi diğer maddelere gelelim.

Madde 4- İsrail ve Türkiye tam diplomatik ilişkiye başlayacak. Yeniden karşılıklı büyükelçiler atanacak. Her iki taraf NATO, BM gibi uluslararası platformlarda biri birilerinin çıkarlarına ters düşecek kararlar almamayı taahhüt edecek.
Bu ne demek biliyor musunuz? İsrail yıllardır NATO’ya girmeye uğraşıyor. Türkiye de veto ediyor. (Daha evvelde OECD için İsrail’i veto etmişlerdi)  Bu mesele böylece halledilmiş oluyor. Bu İsrail için çok büyük bir kazanç.
Yahu Türkiye, neden buna hiç değinmiyorsunuz, halkınıza bunu da söylemiyorsunuz. Bir kelime bile etmediniz. Yemiyor mu?

Madde 5- Türkiye Mavi Marmara ile ilgili İsrailli subaylar aleyhine açılmış bütün davaları geri çekecek.
Bu hukuken mümkün olabilir mi? Çok şüpheliyim. Gerçi anlaşmanın geçerli olabilmesi için her iki ülke konuyu parlamentolarında görüşüp karar altına alacak. Sözleşmeler parlamentolar tarafından onaylanacak ve ondan sonra yürürlüğe girecek. Türk hükümeti bununla ilgi kanun çıkartacakmış…
Fakat dediğim gibi Türk Hükümeti uluslararası mahkemelerde açılmış bulunan bu davaları istese bile durdurup durduramayacağından emin değilim. Bu davaları Türk hükümeti açmadı. Örgütler ve şahıslar açtı. Avukatlar şimdiden “geri çekmeyeceğiz” demeye başladılar.

Madde 6- Türkiye Hamas’ın ülkeyi İsrail’e karşı faaliyetleri için bir üs olarak kullanmasını engelleyecek. Bunun karşılığında İsrail Türkiye’deki Hamas’ın komuta merkezinin kapatılması talebini geri çekti. 2014 yılında Gazze savaşına sebep olan üç İsrail’li gencin öldürülmesi planlayan Salah Aruri Türkiye’den gönderildi. Türk yetkililer geri gelmesine izin vermeyeceklerini vaad ettiler.
İnşallah… Aruri kovuldu. Hamas Türkiye’de bağış toplayamayacak. Türkiye sınırları içerisinde İsrail’in aleyhine faaliyet planlanmayacak ve yapılmayacak…
İsrail’de halk bu maddeye çok tepkili. Hamas Türkiye’den kovulmalıydı, bunu anlaşmaya koymalıydınız diyorlar.

Madde 7- İki ülke arasında istihbarat alış verişi yeniden başlayacak…
Buna da eyvallah…

Madde 8- 2014 Gazze savaşında kayıp olan bir İsrail vatandaşı ile savaş sırasında ölen iki İsrail askerinin naaşları hala Hamas’ın elinde. İsrail bunları geri istiyor.  Türkiye bu konuda İsrail’e yardım edeceğini vaad etti.
Esasında böyle bir madde anlaşmada yok. Bu iki önemli konu ek olarak geçiyor. Fakat çok önemli. İsrail, Türkiye’nin herhangi bir talebinde bunu masaya koyarak “vaad etmiştiniz, hadi gösterin bakalım kendinizi” diyecektir.
İsrail halkı bu eklere de çok tepkili.  “İstediğimizi alamadık” diyorlar. Kayıp vatandaşın ve ölen iki askerin aileleri Türkiye konsolosluğu önünde eylem yapıyorlar.
Ancak uluslararası yorumcular bu Hamas maddeleri dolayısıyla Türkiye’nin kuyruğunu dik tutabildiğini ve bunun sayesinde anlaşmanın yapılabildiğini yazıyorlar. İnşallah bu konular da hallolacak... Ne diyelim? Amen…

İki ülke arasındaki bu gerginlik her iki ülkeye ne kazandırdı ne kaybettirdi?
1-İsrail askerleri Türkiye’de eğitim çalışmaları yapıyorlardı. İsrail bu olanağı kaybetti. Bu çok çok da önemli değildi. Bu eğitimler Yunanistan’a kaydırıldı.
2-İsrail silah sattığı çok önemli bir müşterisini kaybetti.
3-Türkiye de önemli miktarda turizm gelirinden oldu.
4-Türkiye İHA’ları  (İnsansız Hava Aracı) İsrail’den alamayınca kendisi imal etti. Bu Türkiye için büyük bir kazanç oldu.
5-Her iki ülke, aralarındaki soğukluğu önemsemeden dargınlığın sürdüğü yaklaşık 6 yılda 2 milyar dolarlık ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarttı. Yani para siyaseti takmadı…
6-Türkiye şu sıralarda çok ihtiyaç duyduğu füze-roket savunma sistemi olan Demir Kubbe ’den yoksun kaldı. Belki bundan sonra…
7-Türkiye yine şu sıralarda çok ihtiyacı olan istihbarat paylaşımından yoksun kaldı.
8-Belki bundan sonra İsrail, Akdeniz’den çıkartmakta olduğu doğal gazı Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlama şansını bulacak. Türkiye olmazsa bu gaz pazarlanamaz mı? Olabilir ama Türkiye ile daha iyi. Menfaatler müşterek.  Anlaşmada bununla ilgili madde yok. Ancak ümit ediliyor…
9-İsrail NATO için Türkiye’den vize almış gibi gözüküyor. Bu çok önemli bir gelişme…
Netice: Tarihçi-yazar Luis Fıshman bu anlaşma ile ilgili bakın neler yazdı:
“Hikâyenin aslı, İsrail’in içine düştüğü bu uluslararası krizi kendi lehine çevirerek büyük bir diplomatik zafer kazanmasıdır. Bu zafer başbakan Netanhayu’ya çok çok ciddi bir itibar kazandırdı.” NOKTA.
İsrail halkının % 85 i bu anlaşmadan memnun değil. Özellikle Hamas maddelerinden. Ama İsrail halkı Türkler’ den değil, Erdoğan’dan nefret ediyor…
Son olarak da Türk siyasilerine, en tepeden en alta kadar bir tavsiye. Yalnız İsraillilerle değil, her kiminle olursa olsun, konuşurken karşınızdakine “siz” diye hitap edin, aşağılamayın, bununla bir yere gelemezsiniz. Böyle yücelemezsiniz. Bu hitap tarzı, bu hitabet tavrı karşınızdakini küçük göstermez, sizin terbiyenizin ve seviyenizin yorumlanmasına sebep olur.  
Şimdi siz karar verin, kim gelin, kim damat, kim kimi kazıklamaya çalışıyor, kim halkını kandırmaya çalışıyor, kim kazançlı kim kayıpta?
Her ne ise, hayırlara vesile olur inşallah…

Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Bu hafta da bu kadar.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.

Aaron Baruch  (Ankaralı)